Hükümetin Memur İçin Son Zam Teklifi Belli Oldu: Kabul Edilemez!

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda bugün saat 18.30’da gerçekleştirilen toplu sözleşme görüşmelerinde hükümet, memurlara yönelik son zam teklifini açıkladı.
Yeni teklife göre;
2026 yılının ilk 6 ayı için %11, ikinci 6 ayı için %7
2027 yılının ilk 6 ayı için %4, ikinci 6 ayı için %4 zam öngörüldü.
Bu rakamlar, memurların yaşadığı ağır ekonomik koşulları ve hızla artan hayat pahalılığını karşılamaktan son derece uzaktır. Yurt İmar Sen olarak bu teklifin kabul edilemez olduğunu açıkça ifade ediyoruz.
Memurlar enflasyon karşısında her geçen gün daha da ezilirken, hükümetin sunduğu bu oranlar, çalışanları açlık ve yoksulluk sınırının altına mahkûm etmektedir.
Yurt İmar Sen olarak;
Gerçek enflasyonun masaya yansıtılmasını,
Alım gücünü yükseltecek adil bir teklifin sunulmasını,
Memurun alın terini ve emeğini koruyacak kalıcı düzenlemelerin yapılmasını ısrarla talep ediyoruz.
Bu teklif revize edilmeden imzalanamaz!
Haklarımızı korumak için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.

Yurt İmar Sen Genel Merkezi

Yurt Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı İrfan YİĞİT gündemdeki toplu sözleşme görüşmeleri hakkında bir açıklama yaptı
Sözde yetkili sendika, yıllardır toplu sözleşme masasında sergilediği tutum ve aldığı sonuçlarla kamu emekçilerini hayal kırıklığına uğratmaya devam etmektedir. Bugün geldiğimiz noktada, masada alınan kararlar çalışanların gerçek ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Eylem adı altında yapılan göstermelik çağrılar, yalnızca günü kurtarmaya ve üyelerin tepkisini geçici olarak bastırmaya yöneliktir.

Kamu çalışanlarının geleceğini ilgilendiren toplu sözleşme süreçleri, samimiyet ve kararlılık gerektirir. Ancak ne yazık ki, yıllardır izlenen bu göstermelik ve pasif sendikacılık anlayışı, maaşların enflasyon karşısında erimesine, sosyal hakların gerilemesine ve çalışanların yoksullaşmasına zemin hazırlamıştır.

Bizler diyoruz ki: Yapmacık eylemlerle, sosyal medya şovlarıyla, günübirlik açıklamalarla bu sorunlar çözülmez. Çözüm, gerçek mücadele iradesi ortaya koymak, kamu çalışanlarının haklarını masada ve sahada kararlılıkla savunmakla mümkündür. Kamu emekçilerinin beklentisi, laf değil, somut ve kalıcı kazanımlardır.

Buradan bir kez daha çağrımızı yineliyoruz: Kamu çalışanlarının alın teri üzerinden siyaset yapan, koltuk ve makam derdine düşen sendikal anlayışa karşı, hakkın ve emeğin mücadelesini verecek, ilkeli ve kararlı bir sendikal duruşa ihtiyaç vardır. Artık yetki tabelaları değil, kazanımlar konuşmalıdır.

Memurun alın teri pazarlık konusu yapılamaz!

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın açıkladığı; 2026 yılı için ilk 6 ay %10, ikinci 6 ay %6; 2027 yılı için ise ilk 6 ay %4, ikinci 6 ay %4 zam teklifi, milyonlarca kamu emekçisinin beklentilerini yerle bir etmiştir.

Yıllardır “enflasyon farkı” adı altında verilen kırıntılarla memuru oyalayan, sus payına razı olan sözde yetkili sendika ile birlikte bu ülkenin emekçileri yoksulluğa mahkûm edilmektedir. Bu teklif, hayat pahalılığını ve alım gücündeki çöküşü görmezden gelen, gerçeklerden kopmuş bir anlayışın ürünüdür.

Biz, Yurt Sendikaları Konfederasyonu olarak; enflasyonun üzerinde, refah payı içeren, insanca yaşamaya yetecek adil bir zam talebimizi yineliyoruz. Çalışma Bakanlığı’nı, masa başında değil, halkın sofrasında yaşanan boşluğu görmeye ve tekliflerini buna göre revize etmeye çağırıyoruz.

Memurun alın teri pazarlık konusu yapılamaz!

“Sendika mı, Menfaat Grubu mu? Memurların Aidat Tartışması”

Memur Sendikalarında Menfaat Sendikacılığı: Dayanışma mı, Çıkar mı?
8. Dönem Toplu Görüşme süreci başladı ancak kamu Çalışanları adına Toplu Sözleşme Masasına oturan yetkili sendika yine menfaat peşinde olduğunu gösterdi.
Memur sendikaları, kamu çalışanlarının haklarını koruma ve geliştirme görevini üstlenen en önemli kurumlar arasında yer alır. Ancak son dönemlerde, toplu sözleşme masasında yetkili sendikaların kendi üyeleri olmayan memurlardan “dayanışma aidatı” talep etmesi, sendikal faaliyetlerin asli amacı olan kolektif dayanışma ve hak savunmasının yerini menfaat odaklı bir yaklaşıma bırakması kaygı verici bir hale gelmiştir.

Dayanışma Aidatı
Dayanışma aidatları ilk bakışta, kamu çalışanlarının bir arada durarak ortak haklarını korumaları için gerekli bir araç olarak görülür. Ancak pratikte, bu aidatlar yalnızca sendika üyelerinin toplu sözleşmeden doğan kazanımlarından faydalanan ancak üyelik bağı olmayan memurlardan zorunlu olarak talep edilmektedir. Bu durum, memurlar arasında haksız bir mali yük oluştururken, sendikaların bu aidatları dayanışma değil, daha çok kendi mali güçlerini artırma ve üyelik sayılarını yükseltme aracı olarak kullandıkları izlenimini yaratmaktadır.
Menfaat sendikacılığı, memur sendikalarının asli görevlerinden saparak, sadece kendi üyelerinin çıkarlarını koruma adına hareket etmesine yol açar. Bu yaklaşım, kamu çalışanlarının genel çıkarlarını gözetmek yerine, küçük bir grubun menfaatlerini ön plana çıkarır.

Dayanışma mı, Zorunluluk mu?
Kamu çalışanları arasında aidat ödeme zorunluluğu, dayanışma adı altında baskı haline dönüşebilmektedir. Sendika üyesi olmayan memurlar, toplu sözleşme sürecinde söz hakkı olmadan aidat ödemek zorunda bırakılırken, sendikanın bu memurlara karşı herhangi bir sorumluluğu ya da taahhüdü bulunmamaktadır. Bu durum, memurlar arasında adaletsizlik algısını güçlendirirken, sendikal yapıya olan güveni sarsmaktadır.
Ayrıca, zorunlu aidat uygulaması memurların sendikaya üyelik oranlarını olumsuz etkileyebilir. Zaten aidat ödemek durumunda kalan çalışanlar, ek bir mali yük getirecek üyelikten kaçınabilir. Bu da sendikaların gücünü zayıflatırken, kamu çalışanlarının kolektif mücadelesini sekteye uğratır.

Toplu Sözleşme Masasında Gerçek Dayanışma
Gerçek dayanışma, tüm kamu çalışanlarının eşit hak ve temsilini sağlayan yapılarla mümkündür. Yetkili sendikaların sadece üyelerini değil, toplu sözleşmeden etkilenen tüm memurları gözeterek hareket etmesi gerekir. Aksi halde, memurlar arasında ayrışma ve güven kaybı derinleşir.
Sendikaların tüm memurların çıkarlarını savunması, dayanışmanın özü ve kamu çalışanlarının ortak gücünün temelidir. Bu yüzden, dayanışma aidatlarının sadece sendika üyeleri arasında kalması ve sendikaların kapsayıcı, adil yapılar haline gelmesi gereklidir.

Sonuç
Memur sendikalarının bugün karşı karşıya olduğu menfaat odaklı tutum, kamu çalışanlarının sendikal mücadeleye olan inancını zedelemektedir. Dayanışma aidatları üzerinden zorlayıcı uygulamalar yapılması, sendikaların asli işlevi olan hak savunmasının önüne geçmektedir. Gerçek dayanışma, tüm memurların eşit haklara sahip olduğu, adil ve kapsayıcı bir sendikal anlayışla mümkündür. Memur sendikalarının, çıkar çatışmaları yerine ortak mücadeleyi esas alarak hareket etmeleri, kamu çalışanlarının haklarının etkin ve sürdürülebilir şekilde korunmasını sağlayacaktır.