
Yine bir enflasyon rakamı açıklandı. Rakamlar kağıt üzerinde belki yuvarlak, ama memurun cebindeki delik her geçen gün daha da büyüyor. Maaşlar, market sepetinin yarısına yetmiyor. Elektrik, su, doğalgaz faturaları maaşı katlayarak geçiyor. Peki ortada bir mücadele var mı? Koca bir hiç!
Milyonlarca kamu çalışanının haklarını savunmak için yetki alan sendika ne yapıyor? İmzayı atıp, protokol fotoğrafı verip, üç beş demagojiyle meydanlarda poz kesmekten öteye geçmiyor. Üye sayıları maşallah artıyor da artıyor. Aidatlar tıkır tıkır kesiliyor. Ama memurun sofrasında et yok, çocuğunun defterinde umut yok.
Sözde yetkili sendika yıllardır aynı masada. Sırtını siyasetçiye yaslayıp “al gülüm ver gülüm” pazarlığıyla memurun hakkını üç kuruşa satıyor. Sadece bu kadar da değil: Çalışanların kafasına “Üye olmazsan tayin olmaz, terfi olmaz” baskısıyla korku salıyor. Bu nasıl sendikacılık? Bu olsa olsa bir düzenin beslemesi, sarı sendikacılığın en kötü örneği olur.
Bakın etrafınıza: Pazar filesini dolduramayan, aldığı maaşı kredi kartı borcuna yatıran, çocuklarının okul masrafını hesaplayıp geceleri gözüne uyku girmeyen milyonlar var. Hani bunların sesi? Hani meydanlar? Nerede toplu eylemler? Nerede masada yumruğunu vuran adamlar? Yok. Çünkü yetkili dedikleri sendika, aslında memurun değil kendi çıkarlarının temsilcisi.
Burası bir çıkar kulübü olmuş. Her yıl biraz daha büyüyor ama üye sayısı kadar yürekleri büyümüyor. Koltuklar, makamlar, promosyonlar uğruna susturulmuş bir kitleden aidat devşiriliyor. Enflasyon yüzde yüz artsa ne yazar? Aldığımız zam, daha ay dolmadan eriyip gidiyor.
Bu düzen böyle gitmez! Memur artık uyanmak zorunda. Ya haklarını savunacak gerçek sendikaları omuzlayacak ya da bu sözde yetkililerin sırtından beslenmesine göz yummaya devam edecek. Kimse kusura bakmasın: Bu sessizlik, bu teslimiyet, bu korku iklimi bitmeli. Çünkü bu gidişle kaybeden sadece maaşımız değil; onurumuz, emeğimiz, geleceğimiz de.
Herkes şunu iyi bilsin: Suskun kalmak, bu soyguna ortak olmaktır!