Yurt İmar Sen Genel Başkanı Mehmet ÇOLAK’ın Toplu Sözleşme sonrası bir açıklama yaptı.

Sözde yetkili sendika Memur-Sen ve küçük ortağı Kamu-Sen, toplu sözleşme sürecinde de, hakem kurulunda da çalışanların iradesini temsil edememiştir. Masada oturmaları, hükümetin teklifini meşrulaştırmaktan başka hiçbir işe yaramamıştır.

Buradan soruyorum:
Madem hakem kurulundan çıkmayı bir “onurlu davranış” gibi sunuyorsunuz, o zaman neden o kurula girdiniz? Kurulun yapısını bilmiyor muydunuz? Orada 1 puan değil 5 puan artsa ne değişecekti? Zaten sonuç baştan belliydi: Memur enflasyon altında ezilecek, fark adı altında kuruşlarla avutulacaktı.

Memur-Sen ve Kamu-Sen, refah payını ağızlarına alıp meydanlarda nutuk attılar ama masada en ufak bir irade göstermediler. Grev mi? Görüşmelere iki ay kala alınması gereken grev kararını bilerek almadılar. Çünkü memurlarda grev hakkı yoktur bugüne kadar bir çok kere sözlşeme masasına oturmasına rağmen grev hakkını kazanamadı bunu yapamadılar ancak Yaptıkları göstermelik eylem ise toplu sözleşmeye günler kala, sadece vitrin süsüydü.eylemden saatler sonra hükümet kanadı zam teklifini açıklayarak eylem kararının yetkili sendika için sadece bir etkinlikten öteye gidememiştir.

Bugün ise hakem kurulundan çekildiklerini söylüyorlar. Madem bu kararı tanımıyorsunuz, o halde neden hâlâ grev kararı almıyorsunuz?
Karar defterinizde sayfa mı kalmadı?
Kalem mi bitti?
Yoksa yürek mi yok? İşte en büyük kazanım bu olabilirdi şimdiye kadar oturduğunuz sözlşeme masalarında grev hakkını kazanmış olsaydınız bugün en büyük kazanımızn bu olduğunu anlardınız.

Yurt İmar Sen olarak biz, Memur-Sen ve Kamu-Sen’in bu teslimiyetçi tavrını asla kabul etmiyoruz. Masada hükümetin teklifine alkış tutanlar, meydanlarda çalışanların hakkını savunamaz. Memurun gerçek temsilcisi, günü kurtarmak için değil, hak ve adalet için mücadele eder.

Mehmet ÇOLAK
Yurt İmar Sen Genel Başkanı

Memur Sendikalarında Menfaat Sendikacılığı: Dayanışma mı, Çıkar mı?
8. Dönem Toplu Görüşme süreci başladı ancak kamu Çalışanları adına Toplu Sözleşme Masasına oturan yetkili sendika yine menfaat peşinde olduğunu gösterdi.
Memur sendikaları, kamu çalışanlarının haklarını koruma ve geliştirme görevini üstlenen en önemli kurumlar arasında yer alır. Ancak son dönemlerde, toplu sözleşme masasında yetkili sendikaların kendi üyeleri olmayan memurlardan “dayanışma aidatı” talep etmesi, sendikal faaliyetlerin asli amacı olan kolektif dayanışma ve hak savunmasının yerini menfaat odaklı bir yaklaşıma bırakması kaygı verici bir hale gelmiştir.

Dayanışma Aidatı
Dayanışma aidatları ilk bakışta, kamu çalışanlarının bir arada durarak ortak haklarını korumaları için gerekli bir araç olarak görülür. Ancak pratikte, bu aidatlar yalnızca sendika üyelerinin toplu sözleşmeden doğan kazanımlarından faydalanan ancak üyelik bağı olmayan memurlardan zorunlu olarak talep edilmektedir. Bu durum, memurlar arasında haksız bir mali yük oluştururken, sendikaların bu aidatları dayanışma değil, daha çok kendi mali güçlerini artırma ve üyelik sayılarını yükseltme aracı olarak kullandıkları izlenimini yaratmaktadır.
Menfaat sendikacılığı, memur sendikalarının asli görevlerinden saparak, sadece kendi üyelerinin çıkarlarını koruma adına hareket etmesine yol açar. Bu yaklaşım, kamu çalışanlarının genel çıkarlarını gözetmek yerine, küçük bir grubun menfaatlerini ön plana çıkarır.

Dayanışma mı, Zorunluluk mu?
Kamu çalışanları arasında aidat ödeme zorunluluğu, dayanışma adı altında baskı haline dönüşebilmektedir. Sendika üyesi olmayan memurlar, toplu sözleşme sürecinde söz hakkı olmadan aidat ödemek zorunda bırakılırken, sendikanın bu memurlara karşı herhangi bir sorumluluğu ya da taahhüdü bulunmamaktadır. Bu durum, memurlar arasında adaletsizlik algısını güçlendirirken, sendikal yapıya olan güveni sarsmaktadır.
Ayrıca, zorunlu aidat uygulaması memurların sendikaya üyelik oranlarını olumsuz etkileyebilir. Zaten aidat ödemek durumunda kalan çalışanlar, ek bir mali yük getirecek üyelikten kaçınabilir. Bu da sendikaların gücünü zayıflatırken, kamu çalışanlarının kolektif mücadelesini sekteye uğratır.

Toplu Sözleşme Masasında Gerçek Dayanışma
Gerçek dayanışma, tüm kamu çalışanlarının eşit hak ve temsilini sağlayan yapılarla mümkündür. Yetkili sendikaların sadece üyelerini değil, toplu sözleşmeden etkilenen tüm memurları gözeterek hareket etmesi gerekir. Aksi halde, memurlar arasında ayrışma ve güven kaybı derinleşir.
Sendikaların tüm memurların çıkarlarını savunması, dayanışmanın özü ve kamu çalışanlarının ortak gücünün temelidir. Bu yüzden, dayanışma aidatlarının sadece sendika üyeleri arasında kalması ve sendikaların kapsayıcı, adil yapılar haline gelmesi gereklidir.

Sonuç
Memur sendikalarının bugün karşı karşıya olduğu menfaat odaklı tutum, kamu çalışanlarının sendikal mücadeleye olan inancını zedelemektedir. Dayanışma aidatları üzerinden zorlayıcı uygulamalar yapılması, sendikaların asli işlevi olan hak savunmasının önüne geçmektedir. Gerçek dayanışma, tüm memurların eşit haklara sahip olduğu, adil ve kapsayıcı bir sendikal anlayışla mümkündür. Memur sendikalarının, çıkar çatışmaları yerine ortak mücadeleyi esas alarak hareket etmeleri, kamu çalışanlarının haklarının etkin ve sürdürülebilir şekilde korunmasını sağlayacaktır.

Yine bir enflasyon rakamı açıklandı. Rakamlar kağıt üzerinde belki yuvarlak, ama memurun cebindeki delik her geçen gün daha da büyüyor. Maaşlar, market sepetinin yarısına yetmiyor. Elektrik, su, doğalgaz faturaları maaşı katlayarak geçiyor. Peki ortada bir mücadele var mı? Koca bir hiç!

Milyonlarca kamu çalışanının haklarını savunmak için yetki alan sendika ne yapıyor? İmzayı atıp, protokol fotoğrafı verip, üç beş demagojiyle meydanlarda poz kesmekten öteye geçmiyor. Üye sayıları maşallah artıyor da artıyor. Aidatlar tıkır tıkır kesiliyor. Ama memurun sofrasında et yok, çocuğunun defterinde umut yok.

Sözde yetkili sendika yıllardır aynı masada. Sırtını siyasetçiye yaslayıp “al gülüm ver gülüm” pazarlığıyla memurun hakkını üç kuruşa satıyor. Sadece bu kadar da değil: Çalışanların kafasına “Üye olmazsan tayin olmaz, terfi olmaz” baskısıyla korku salıyor. Bu nasıl sendikacılık? Bu olsa olsa bir düzenin beslemesi, sarı sendikacılığın en kötü örneği olur.
Bakın etrafınıza: Pazar filesini dolduramayan, aldığı maaşı kredi kartı borcuna yatıran, çocuklarının okul masrafını hesaplayıp geceleri gözüne uyku girmeyen milyonlar var. Hani bunların sesi? Hani meydanlar? Nerede toplu eylemler? Nerede masada yumruğunu vuran adamlar? Yok. Çünkü yetkili dedikleri sendika, aslında memurun değil kendi çıkarlarının temsilcisi.
Burası bir çıkar kulübü olmuş. Her yıl biraz daha büyüyor ama üye sayısı kadar yürekleri büyümüyor. Koltuklar, makamlar, promosyonlar uğruna susturulmuş bir kitleden aidat devşiriliyor. Enflasyon yüzde yüz artsa ne yazar? Aldığımız zam, daha ay dolmadan eriyip gidiyor.
Bu düzen böyle gitmez! Memur artık uyanmak zorunda. Ya haklarını savunacak gerçek sendikaları omuzlayacak ya da bu sözde yetkililerin sırtından beslenmesine göz yummaya devam edecek. Kimse kusura bakmasın: Bu sessizlik, bu teslimiyet, bu korku iklimi bitmeli. Çünkü bu gidişle kaybeden sadece maaşımız değil; onurumuz, emeğimiz, geleceğimiz de.

Herkes şunu iyi bilsin: Suskun kalmak, bu soyguna ortak olmaktır!

*Mehmet Çolak – Yurt İmar Sen Genel Başkanı*

Yılın en kritik dönemeçlerinden birine daha geldik. Kamu çalışanlarının ve emeklilerin Temmuz ayında alacağı zam oranı, TÜİK’in açıklayacağı Haziran enflasyon verileriyle netleşecek. Ama bu, sadece teknik bir hesap meselesi değil. Bu, milyonlarca kamu emekçisinin sofrasına ne kadar ekmek koyabileceğinin, çocuğunun eğitim masrafını nasıl karşılayabileceğinin, yaz aylarını nasıl geçireceğinin de göstergesi.
Bugün, kamu çalışanlarının maaşları ne yazık ki her geçen ay biraz daha eriyor. Yılbaşında verilen zam, daha ilk üç ayda etkisini kaybetti. Kira, gıda, ulaşım ve enerji fiyatlarındaki artış karşısında sabit gelirlinin maaşı çaresizce yerinde sayıyor. TÜİK’in beş aylık enflasyon verisi %22,72 olarak açıklandı. Haziran rakamıyla birlikte bu oranın %25’i geçeceği aşikâr. Ancak bizler sadece bir rakamın değil, o rakamın temsil ettiği yaşam koşullarının peşindeyiz.
TÜİK’in enflasyon verileri, artık sadece ekonomik bir gösterge değil; kamu çalışanı için umut, endişe ve beklenti anlamına geliyor. Çünkü açıklanacak bu veri, aynı zamanda alın terinin karşılığını ne kadar alacağımızı belirliyor. Toplu sözleşmede belirlenen %10’luk zamma ek olarak verilecek enflasyon farkı, ne yazık ki maaşları gerçek enflasyon karşısında tam anlamıyla koruyamıyor.
Buradan açıkça ifade etmek isterim: Kamu çalışanı artık sadece zam değil, **hakkaniyetli bir ücret politikası** talep ediyor. Enflasyonla baş edemeyen bir gelir yapısı, ne hizmetin verimini artırır, ne de toplumsal refahı yükseltir. Ekonomik istikrar, kamu çalışanının emeğinin korunmasından geçer. Bunun için de zam oranlarının masa başı değil, gerçek piyasa koşullarına göre belirlenmesi gerekir.
Yurt İmar Sen olarak, kamu çalışanlarının hakkını her platformda savunmaya devam edeceğiz. Temmuz ayında belirlenecek maaş artışı, yalnızca bugünün değil, aynı zamanda adaletli bir gelecek umudunun da göstergesi olmalıdır.

Saygılarımla,
**Mehmet Çolak**
**Yurt İmar Sen Genel Başkanı**

Ülkemizde milyonlarca kamu çalışanı, devletin omurgasını oluşturan görevleri büyük bir özveriyle yerine getiriyor. Öğretmenler, hemşireler, memurlar, zabıtalar, teknisyenler… Her biri kamu hizmetinin görünmeyen ama vazgeçilmez kahramanları. Ancak bu değerli hizmetin karşılığında kamu çalışanlarının yaşam ve çalışma koşulları her zaman hak ettikleri düzeyde olmuyor. Tam da bu noktada, kamu çalışanlarının sendikalı olması bir tercih değil, bir zorunluluk haline geliyor.
Sendikalar, sadece daha yüksek maaş istemek için değil; adil çalışma koşulları, güvenceli istihdam, iş barışı ve mesleki saygınlık için de varlık gösterir. Sendikalı olmak, kamu çalışanının sesinin daha gür çıkması, yalnız olmadığını bilmesi ve haklarına sahip çıkması demektir. Toplu sözleşme hakkı, kamu görevlilerinin taleplerini bir pazarlık masasına taşıyabilmesinin en meşru yoludur.
Günümüzde birçok kamu çalışanı, düşük ücret artışları, fazla iş yükü, liyakatsiz atamalar ve güvencesiz istihdam gibi sorunlarla mücadele ediyor. Tek başına bu sorunlarla baş etmek zordur. Ancak sendikalı bir kamu çalışanı, arkasında yüz binlerin sesiyle taleplerini dile getirme gücüne sahiptir. Üstelik sendikalar sadece kazanılmış hakları korumaz, aynı zamanda yeni hakların da kapısını aralar.
Bazıları sendikaları siyasetle özdeşleştirip mesafeli durmayı tercih ediyor. Oysa güçlü bir sendikal bilinç, siyasetten bağımsız olarak, insan onuruna yakışır bir çalışma hayatının teminatıdır. Demokratik bir ülkede kamu çalışanlarının örgütlü olması, hem devletin adaletini hem de toplumun refahını pekiştirir.
Unutulmamalıdır ki hak, ancak talep edilirse kazanılır. Ve bu taleplerin en etkili adresi sendikalardır. Kamu çalışanı olarak sendikalı olmak, sadece bugünü değil, yarını da güvence altına almaktır.

Kadir YILDIZ
Yurt İmar Sen Genel Başkan Yardımcısı

Kıymetli kamu çalışanları, değerli yol arkadaşlarım,
Bir toplu sözleşme sürecinin daha eşiğindeyiz. Masaya sadece rakamları değil; alın terimizi, mesai arkadaşlarımızın beklentilerini, emekli üyelerimizin sesi olan talepleri ve yarının umudunu taşıyoruz. Bu masa, sadece sendikal bir pazarlık zemini değil, aynı zamanda emeğin saygınlığını koruma mücadelemizin simgesidir.

Bugün, milyonlarca kamu çalışanının dört gözle beklediği bu sürecin ciddiyetinin ve sorumluluğunun bilinciyle hareket ediyoruz. Memurun geçim derdinin, iş güvencesinin, insan onuruna yaraşır çalışma koşullarının, liyakatin ve adaletin sesi olacağız. Taleplerimizi sadece ekonomik parametrelerle değil, sosyal ve demokratik hakların da merkezine koyarak dile getireceğiz.
Geçmiş toplu sözleşme süreçlerinde yaşananlar bize bir gerçeği gösterdi: Sessiz kalan hak alamaz. Bu yüzden, birlik olacağız. Haklarımızı savunurken sesimiz yüksek, duruşumuz vakur olacak. Masaya güçlü gidiyoruz çünkü arkamızda hakkın ve haklının gücüne inanan bir kamu emekçisi ordusu var.
Bu toplu sözleşme süreci; yalnızca zam oranlarının değil, özlük haklarının, çalışma koşullarının, tayin ve terfi sistemlerinin, kadın çalışanlarımızın taleplerinin, genç memurlarımızın geleceğe dair umutlarının da masaya yatırıldığı bir süreç olacak.
Sizden gelen her öneri, her eleştiri bizim için değerlidir. Ortak akıl ve mücadele ruhuyla, sizlerin sesi olmaya devam edeceğiz. Bu mücadeleyi birlikte kazanacağız.